bs"d
Ari Shavit kendi icinde oldugu ideolojik cikmazin hikayesini yazdigi, "My Promised Land" kitabinda daha sonra itiraf edecegi gibi "baris iluzyonunun" hesabini cikartmaya calisirken tabii Israel saginin belinin altina vurmadan da edemiyor.
Ama yalan soyleyerek.
Gazze'de gecirdigi milium suresini anlattigi bolumde askerlerin psikolojilerini islerken vardigi sonuclardan biri de nasil tum birimlerin aslinda bu insanlik sucundan [sic] (Gazze'de tutuklanan Araplarin sorgulanmasi vs.) silkelendiklerini anlatmaya calisirken bu silkelenmenin sadece sag hukumetler, partiler ve onlara oy verenler ile militarist duzen icinde nasil gerceklestigini isliyor.
Ben sahsen 1987'de Gazze, Han Yunis'te butun birligim ile yerde oturup bizi ziyarete gelen Yitzhak Rabin'in eline tahta jopu alip "ya bu kirilacak, ya da onlarin bacaklari" diye konusma yaptigini dun gibi hatirliyorum.
Yitzhak Rabin'in Ari Shavit'in kast ettigi sagci politikacilardan olmadigini da biliyorum.
Ari Shavit kitabinin bu bolumunde Gazze'deki Arap[ tutuklularin bulundugu kamplari bir nevi Nazi toplama kamplarina benzetmesi, her ne kadar ayni degil tabii de dese dahi, onun icinde bulundugu ideolojik caresizliginin yansimasi. Bu da bize verdigi zararlarin en basinda.
Kitabin amaci asap bozmak ve basariyor da dogrusu.