Yavaş, yavaş sağlığıma döndükçe daha çok okuyup, daha çok yazmak isteğim de artıyor. Gözlerim başıma aldığım darbe sonu zarar gördüler ama onlar da yavaş yavaş normalleşiyorlar. Başta computer ekranına çok izin yoktu ama bugün aralıklı bir kaç saat kullanabileceğim.
Bugün okumaya fırsat bulduğum ilk makalelerden biri de geçen hafta Times of Israel'de yayınlanan Avi Lewis'in "Jews want to see a future in Turkey, but..." başlıklı makalesi idi. Makale toplumun sorunlarını ve dilemalarını güzel işlemeyi başarmış. İki cemaat mensubu açık olarak isim ve fotoğrafları ile makaleye konuk olmayı kabul etmişler. Doğrusu büyük cesaret. Denis Ojalvo ve Rabbi Chitrik.
İkisi de konuya kendi bakış açışları ile yaklaşmışlar.
Öncelikle Denis Ojalvo'nun bugün Türkiye'de adeta bir şeytan icadı gibi görülen ve sadece Türkiye'nin değil tüm insanlığın baş sorunu olarak gösterilen Siyonizm'in Türkiye Yahudi gençleri arasında kuvvetlendirilmesi gerektiği yönündeki fikrinin açıkça yayınlamasını kabul etmesi inanılmaz bir cesaret hatta kahramanlık kanımca.
Ancak ben Denis'in asimilasyon konusuna getirdiği çözümü gerçekçi bulamıyorum. O da aslında diğer çözümü, yani gençlerin geleneklere geri çekilmesi konusunun artık gerçekçi olmadığını iddia ederek çözümü Siyonizm'de görüyor.
Denis, Rabbi Chitrik'in tersine, antisemitizme daha fazla dikkat çekerken, asimilasyona çözüm olarak orijinalinde antisemitizme çözüm olacağı inancı ile yola çıkan Siyonizm'i öneriyor. Anladığım kadarı ile o da antisemitizme çözüm olmadığının, özellikle üstü kapalı veya açık bir şekilde hükümet tarafından da körüklenen bir antisemitizme çözüm olmadığının farkında ve asıl sorunun asimilasyon olduğunu görmekte. Ancak maalesef o da secülerleştirilmiş ve geleneklerinden kopartılmış Türkiye Yahudileri'nin yaptığı gibi her zaman gerçek çözümler yerine kendilerini rahat hissedebilecekleri geçici yara bantlarını tercih etmekte. Nedenleri açıklanmaktan korkulan ama gerçeği inkar edemeyecek derinliklerimizde bilip, hissettiğimiz ve örtmek için çabaladığımız egomuzda yatmakta. Son 50 senedir yanlış yapılanların doğruluğuna inanmaya devam.
Siyonizm eğer Yahudilikten (Judaism) kopartılırsa anlamsız bir ideolojiden başka bir şey olmamakta. Bunu inkar etmek, Israel'i örnek göstermek, veya bazı platformlarda yaşı 50 ve üstü olanların romantik siyonizmini göstermekle gerçeği örtemez.
Öncelikle makalede de geçen Türkiye Yahudileri'nin göç etmeye yönelik ilgilerinin az olması en baş gerçek. Göç edenlerin de büyük bir bölümünün lisan ve ekonomik rahatlık yüzünden ABD, Kanada ve Avrupa'yı seçmeleri. Ve maalesef hiç bir veya çok az Yahudilik eğitimi görmüş olan bu gençler gittikleri bu ülkelerde genellikle genel toplum içine karışmayı tercih etmekteler.
Sadece seküler bir eğitime dayanan hiç bir şey asimilasyonu engelleyemez, tam tersine zaten sekülerleşme süreci asimilasyonun ta kendisi.
Rabbi Chitrik'in sözünü ettiği Rabanut'un bu konuda vermekte olduğu yokuş yukarı mücade ise son 15 senedir bir takım meyveler vermekte olmasına rağmen %40'a varan karışık evlilik felaketine karşı ufak bir kazanç.
Asimilasyon'u önlemenin (ben buna geciktirmenin derdim) tek yolu olarak çocuklarımızı Israel'e üniversite okumaya yollamaktır diyor Denis. Bir nebze haklı olsa dahi Israel'in asimilasyona çözüm olmadığı da bir gerçek. Evet orada Yahudi biri ile tanışıp hayatlarını birleştirme şansları daha fazla ama bu konuda da Israel'in demografik ve son Rus aliyaları ile karışan toplumunu da göz önüne alırsak bazı çekincelerin de olması mümkün.
Türkiye'de kalmayı seçenler açısından ise Siyonizm, bir tiyatro gösterisi ve iki börekas ve bir haşlanmış yumurta ile karışık evlilik sorununa engel olmayacaktır.
Yahudi'yi Yahudi yapan, Yahudiliğini devr etmesini garantiliyen sadece ve sadece Yahudi gibi yaşamasıdır.
Her zaman tartışırız Türkiye Yahudileri'ni ne şekilde tanımlayabiliriz diye.
Türk Yahudisi mi, Türkiye Yahudisi mi?
Ben son bir kaç senedir gidişatı ve kendini ne şekilde Yahudi olduklarını gördüklerini izlediğim gençlerimiz sayesinde yeni bir terim daha uygun diyorum.
Yahudi Türkler.
Secülerizmin ve senelerce bel bağladığımız secüler Siyonist eğitiminin kanımca yarattığı sonuç bu.
Türk Yahudisi dediğinizde halen sıfat Türk, cisim Yahudi idi.
Malesef artık büyük çabalarımız sonucunda (en kuvvetli şekilde de kendini gezi parkı olaylarında gösterdiği şekli ile) Yahudiliğimiz sıfat, cismimizi Türk olarak belirledik. Gençlerimizin büyük bir bölümünün de bunu farkında olmadan kabullendiklerini görmekteyim.
Sıfat zamanla değişir ve yok olabilir. Cisim kalıcıdır.
İşte size secular, siyonist, geleneklerinden uzak bir eğitim sisteminin, yaşam biçiminin sonuçları.
Aynı şeyin değişik sonuç verebileceğine inanmak doğru mu?
Denis'in makalede geçen bu cümlesi bana bugünün güncel olaylarından birine yaklaşımı hatırlatıyor:
Ojalvo, "hiç bir Türk Yahudisi [dini] yaptırıma eğilmeyecektir" demekte.
Karşımdaki benim isteğimi, doğru olanı kabul etmeyecekti o yüzden yapılması en doğru olan şeyi yaptık.
Sonucunun başarılı olmayacağını bile bile yeterki bir şey yaptığımızı his edelim, vicdanımız rahat etsin diye.
Bu konuda kanımca Yahudiliğin geleneksel devri daim sistemine kuvvet verilirse zaten içinde Siyonizm'in tüm gereklerini barındıran otentik Yahudilik tek çözüm. Nasıl mı?
Tüm dünya Diasporalarına bakın.
Pasuk "Seu eynehem u'reu" (gözlerinizi kaldırıp bakın ve görün) diyor. Tüm Diaspora Yahudiliği içinde tek gelecek vaad eden sektör, geleneklerine geri dönen bu konuda çaba sarf eden cemaatler içinde. Diğerleri ise Yahudiliklerini geçici birer sıfat olarak kullanmakta olan son bir kaç nesil.
Önümüzde bir seçim var.
Rahat olan veya doğru olan.
U baharta Ba'Hayim...
Şabat Şalom