bs"d
İngiltere Hahambaşısı Rabbi Sir Jonathan Sacks'ın bu haftaki deraşasının tercümesi: (2010 -5770 yılından)
"Şema Yisrael , Ha'Şem Elo-kenu, Ha'Şem ehad" (Dinle, ey Yisrael! Tanrımız Ha'Şem tek Ha'Şem'dir).
Bu sözler Yahudi inancının yüce tanıklığını taşımaktalar. Her kelimesi derin incelemeye değer nitelikte , ancak ilk fiil "Shema" özel ilgiyi hak ediyor.
Batı kültürünün aralarında şekillendiği iki medeniyet arasında - Yunan medeniyeti ve Yahudi medeniyeti - derin bir fark vardı, Yunanlılar görsel sanatların, resim, heykel, mimarı ve tiyatro konularında ustaydılar.
Yahudiler ise kesin dini bir prensip ile bu konularda usta değillerdi. Ha'Şem, ibadetin tek gayesi, görünmezdir. Doğanın ötesindedir. Kainatı O yarattığı için Kendisi kainatın arkasında saklıdır. O görülemez. Kendini sadece "konuşma" ile ifşa eder. Bu yüzden Yahudilik'te en yüce dini hareket "dinlemek"tir. Eski Yunan kültürü bir "göz" kültürü iken Yahudi kültürü bir "kulak" kültürü idi. Yunanlılar gördüklerine, Yahudiler duyduklarına ibadet ederlerdi.
Hans Kohn "The idea of Nationalism" adlı eserinde bunu şöyle açıklıyor : "Eski Yunanlılar 'görüntü, mekansal ve belirli hisler" ile yönlenen insanlardı . . . sanki geçen, fani, hayatın bir birinden uzak,alakasız elementlerini belli bir sınırlama içine sokup dondurmak isteğindeydiler . . . Yahudi ise duyduğu kadarını görmemekteydi . . . Onun kullandığı organ kulağıydı . . . Eliyahu Ha'Şem'i algıladığı zaman sadece çok sükun, alçak bir ses duydu. Bu yüzden Yahudi hiç bir zaman kendi Tanrı'sının bir görüntüsünü yapmadı."
Bu yüzden Yahudiliğin anahtar kelimesi "Şema"dır. Tanrı bizim gördüğümüz bir şey değil; duyduğumuz bir sestir. Bu yüzdendir ki Moşe bu haftaki Peraşa'da Sinai Dağı'ndaki vahiyi (revelation) şu şekilde hatırlatıyor : "Ha'Şem size ateşin içinden seslendi. Siz konuşulanı duydunuz, ama konuşanı görmediniz. Yalnız bir ses duydunuz. " (Devarım 4:12)
Bunun tüm Yahudilik için sistematik etkileri vardır. Yahudiliğin dünya görüşü ve anlayışı filozofik geleneği Socrates, Aristo, Plato ve diğerleri tarafından oluşturulmuş Yunan dünya görüşünden temelden esas olarak derin bir şekilde farklıdır. Dinleyen bir kültür ile gören bir kültür aynı değildirler. Bu haftaki incelememizde bu bir çok farklardan bir tanesini işlemek istiyorum.
Moşe'nin Kitapları, Tora, diğer özelliklerinden bir yana asıl olarak 613 Mitzva'yı içeren bir kanunlar kümesidir. Bu da Tora kelimesinin asıl anlamı olan "kanun"dur. Adından da anlaşılacağı gibi bir kanun kitabında "itaat etme, uyma" kelimesinin bulunması anlaşılır ve beklenebilir bir şeydir, sonuçta "kanun"un amacı ve beklentisi "itaat edilmesi"dir. Bir açıklama ile gerçek nasıl bir birine bağlantılı ise bir komuta ile itaat ta o kadar bağlantılıdır. Buna rağmen Tora İbranicesi'nde "itaat etme" anlamına gelen hiç bir kelime bulunmamakta. Bu müthiş şaşırtıcı bir durum.
Bu eksiklik o kadar göze batan bir şekilde idi ki modern İbranice tekrar yaşama getirilirken "itaat etmek" anlamına gelen bir fiil yaratma gereksinimi doğdu. Bu özellikle "İsrail Savunma Kuvvetleri" açısından çok gerekli bir durumdu. Bir ordu her zaman bir üst rütbenin emirlerine uyulması sistemi ile işler. Bunun için seçilen kelime Arami lisanında ve tüm Tora içinde bu anlamda hiç bir zaman kullanılmamış "letzayet" oldu. Tora'nın bu anlamda kullandığı kelime ise bayaa değişik , "Lişmoa, Şema --duymak".
"Lişmoa" fiili Devarim kitabında önemli bir anahtar kelime halindedir, bu kitapta değişik şekillerde 92 kere kullanılmış ( bir karşılaştırma için Vayikra kitabında sadece 6 kere bu kelimeye rastlıyoruz). Bu kelme çok değişik anlamlar taşıması ile birlikte 5 ana anlam ile sınıflandırılmış:
1- dinlemek, odaklanmış olarak dikkat etmek mesela Devarim 27:9'daki gibi "Ey Yısrael, sus ve kulak ver!"
2 - duymak, Bereşit 3:10'daki gibi " Bahçede sesini duyunca korktum"
3 - anlamak, Bereşit 11:7'deki gibi " Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar"
4 - benimsemek, Bereşit 17:20'deki gibi "Yişmael'e gelince, seni işittim."
5 - hareket ile tepki göstermek, Bereşit 16:2'deki gibi "Avram Saray'ın sözünü dinledi"
Bu son şıktaki "şema" "itaat emek" anlamına en yakın olan durumunu temsil etmekte.
Tora ve Rabinic İbranice'de başka anlamları da var, mesela "anlam çıkarma", "kabullenme", "bir ispat olarak hesaba katma", "sözlü geleneğin bir parçası olarak kabul etme" gibi. Başka lisanda bir kelimenin bu kadar geniş anlamları mevcut değildir. Kulak verme veya önemseme en yakınlarından biri olabilir ancak yine de aynı zenginliği taşımamaktalar. Psikologlar bugün "aktiv dinleme" olarak bir terim kullanmaktalar , bu da Şema'nın anlamlarından bir tanesi.
Bir medeniyetin kendine mahsur özelliklerini bulmanın en baş yollarından biri de bu medeniyetin lisanında olup diğer lisanlara tercüme edilemeyen kelimeleri bulmaktır. Bedevilerin kum için , Eskimoların da kar için bir çok ayrı kelimeleri olduğu bilinmekte. Yunanca'daki megalopsuchos (anlamı olarak geniş ruha sahip kişi, zenginlik, statü ve kolayca elde edilmiş bir üstünlük sahibi kişi) kelimesinin karşılığı Yahudi ve Hristiyan kültürlerinde, alacak gönüllülüğe değer veren iki kültürde, yer bulamamıştı. Yunan kültürü ise alçakgönüllüğü bir değer olarak tanımamıştı. Şema kelimesi de, dünyanın kulak kültürünün öncüsü ve baş örneği olan İbrani kültürünün böyle tercüyme edilemiyen bir kelimesidir.
Bu bizim Yahudiliği anlayışımızı etkileyen büyük bir etkendir. "Lişmoa" fiilinin bulunması ve "letzayet" fiilinin eksikliği Yahudiliğin Ebedi Kanunlara olan yoğun odaklanmasına rağmen, kör, düşünmeyen ve sorgulamayan bir inanç sistemi olmadığını bize göstermekte.
Kanunların arkasında bir neden vardır. Bazı durumlarda bu nedenin kaynağı Ha'Şem'in kainatı ve bu kainatı yöneten kanunları yaratması olduğu gerçeği yüzünden doğanın bütünlüğüne olması gereken saygımız. Bazı durumlarda da kökleri tarihin içinde yatmakta. Atalarımız Mısır'da köleydiler, bu yüzden kişisel ve sabit tecrübeleri ile despot, adaletsiz bir toplumda yaşamanın ne demek olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden Tora'yı temel alan bir toplum adaletli, merhametli ve cömert olmalıydı. Köleler yedi günün bir tanesinde dinlenebilmeliydiler. Yedi senede bir tüm borçlar iptal edilebilmeliydiler. Toprak sahibi olmayan yoksullar hasat zamanı yiyeceksiz kalmamalıydılar , vs.
Vahiy olan Ha'Şem aynı zamanda da yaratılışın ve kurtuluşun da Tanrı'sıdır. Ha'Şem bize bazı şeyleri yapmamızı ve bazı şeylerden uzak durmamızı emrettiği zaman bu O'nun keyfi ve zalimce isteğinden dolayı değil , dünyanın düzeni ve bütünlüğü kendi yapımı olduğu için ve insanoğlunun şerefi de kendi imajında yaratıldığı için önem kazanmakta O'nun nezdinde. Emrettiği Mitzvaları ile doğayı ve tarihi yönlendiren kanunlar arasında derin bir ahenk bulunmakta. Zalim bir hükümdar körcesine bir itaat talep eder. Ha'Şem zalim bir hükümdar değildir; bu yüzden de körcesine bir itaat talep etmemekte. Tam tersine O emrettiğini ve neden bu emri bize verdiğini anlayabileceğimiz kadar anlamamızı arzu eder.
Dolayısı ile Şemot (Çıkış) ve Devarim'de de gördüğümüz gibi vurgulanan çocukların soru sormalarıdır. Otoriter bir kültürde soru sorma isteği yıldırılır. Aynen Tennyson'un "Bizim görevimiz nedenleri sorgulamak değil, yapmak ve ölmektir" dediği gibi. Eğer Yahudilikte de böyle bir anlayış olsaydı, Tora "lişmoa", duyma, fiili yerine "itaat etme" anlamına gelen "letzayet" gibi bir fiili de kullanırdı.
Pesah Sederinde en az olgunlaşmış , en olgun değil, "soru sormayı bilmeyen" çocuktur. Doğrusu biz ona soru sormayı öğretmek ile yükümlendirildik. Her ne kadar "Şema Yisrael"'den üç satır sonra gelen fiil "bunları çocuklarına özenle tekrar edeceksin" diye tercüme edilse dahi , Raşi'ye göre buradaki anlam " çocuklarınızı keskinletireceksiniz", onlara bunları yüzeysel olarak değil, tüm derinlik ve detayları ile anlamlarını öğretin.(Raşi Kiduşin 30A)
Kesin olan, gerçi söylenmesine dahi gerek olmaması gereken, bu mitzvalara (emirlere) itaat etmemiz onları anlamamız ile bağlantılı değildir. Bir kişinin anlamaması veya mutabık olmaması nedeni ile kanunlara uymamayı seçebileceğini söylemek terminoloji olarak dahi çelişkilidir. Bu şekilde düşünen bir kişi gerçekte "kanun" ne demektir dahi anlayamamış demektir. Bizimkisinin ise araştıran, sorgulayan, rasyonel, aklımızı tümü ile kullanmamızı bekleyen zeki bir inanç olduğu anlamına gelmekte.
Şema Yisrael "duy Yısrael" anlamına gelmemekte. Daha çok şu anlamlara gelir: "Dinle. Konsantre ol. Ha'Şem'in sözüne tüm dikkatini ver. Anlamaya çabala. Entelektüel ve duygusal tüm yeteneklerini kullan. O'nun isteğini kendi isteğin yap. Çünkü sana emrettiği herşey ne mantıksız ne de keyfıdır, senin refahın, senin ulusunun refahı ve sonuçta da tüm insanlığın refahı, iyiliği içindir."
Yahudilik'te inanç bir nevi dinleme şeklidir: Yaratılan her şeyin Yaratan'ına söylediği şarkıyı, tarihin kendisini anlamaya çalışanlara ilettiği mesajı dinlemektir. Bu da Moşe'nin Devarim kitabı boyunca defalarca söylemekte olduğudur. Bakmayı kesin: Dinleyin. Ruhunuzda bir sessizlik yaratın. Sezginin, hırsın, korkunun, kızgınlığın yarattığı gürültüyü susturun. Patırtının altında yatan kısık sesi dinlemeye çalışın. O zaman en uzak yıldızın dahi arkasındaki kadar uzak Olan'ın aslında kendinizden dahi size daha yakın olduğunu anlayacaksınız ve Tanrınız Ha'Şem'i tüm kalbinizle, tüm ruhunuzla ve tüm gücünüz ile seveceksiniz. Ha'Şem'in bütünlüğünde birlik bulacaksınız; kendi içinizde, kendinizle ve tüm dünya ile, ve bundan böyle hiç bir zaman bilinmeyenden korkmayacaksınız.